Sosyal medyada bir münakaşa aldı gidiyor : Marmaray’ı Ecevit mi yaptı, Erdoğan mı yaptı.. Bizim milletimizin araştırıp ondan sonra konuşma alışkanlığı yok. Küfürden başka da söyleyecek sözü de yok. İşin Aslı:
Marmara’yı düşünmek kime ait diyorsanız; ilk defa Sultan Abdulmecid düşünmüş,
Çanakkale ve Kutul Amare’deki zaferlere imza atan ordularda yetişen genç subaylar daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda öncü kadrosu oldular.
29 Nisan 1916 günü Irak topraklarında büyük bir zafer daha kutlanıyordu: Kut’ul Amâre!
Çanakkale Zaferi’nden sonra elde edilen en büyük zafer olan Kutul Amare’de, 13 bin İngiliz askeri ile 500’e yakın içinde generalin de bulunduğu subay grubu esir alındı.
Bütün dünya bu zafer karşısında şaşkınlığını gösterirken; güneş batmaz İmparatorluk üzerinde bir güneş doğuyordu: Türk güneşi! İşte bu güneş Arap çöllerinde İngiliz hayallerini toprağa gömüyordu.
Bu tarihi zaferin komutanı, 6’ncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil Paşa idi. Halil (Kut) Paşa (1882 – 1957) Enver Paşa’nın ondan iki yaş büyük amcası idi. 1882’de İstanbul’da doğdu. Harp Akademisi’nde Mustafa Kemal ile aynı sınıfta okudu. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. I. Dünya Savaşı’nda Kut’ül Amâre cephesinde General Townshend komutasındaki İngiliz kuvvetlerini esir aldı. Ardından Irak askerî valiliğine getirildi. Goltz Paşa’nın ölümü üzerine 6. Ordu komutanlığına atandı.
Türkiye’ye girmesi 12 Mart 1921’de çıkartılan bir kararname ile yasaklamış ve Anadolu’nun herhangi bir bölgesine geldiği takdirde derhal sınırdışı edilmeleri emredilmişti. Paşa, hakkındaki yasağa rağmen 1921 Nisan’ında Batum üzerinden Trabzon’a gelmiş, burada iki buçuk ay kaldıktan sonra sınırdışı edilmiş ve memlekete yasağın 1922 Ağustos’unda bir başka kararname ile iptal edilmesi üzerine dönebilmişti.
Sınıf arkadaşı Mustafa Kemal gibi o da müzmin bir rakı tiryakisi idi. Yalnız Halil Paşanın Mustafa Kemal’den bir farkı, mezarına rakı dökülmesini vasiyet edecek kadar rakıyı sevmesidir.
Tarihte iki türlü Haçlı işgalleri görülüyor.
Birincisi; 11-13. yüzyıllar arasında Hıristiyanların İslam alemine veya halkını Hristiyanlaştırmak istedikleri yerlere yaptıkları askeri seferlerdir.
İkincisi; 19 ve 20. Yüzyılda Hristiyan devletlerin Müslüman ülkeleri, çeşitli sebepler göstererek askeri güçle işgal etmeleridir. Buna örnek olarak Irak’ı gösterebiliriz. Ayrıca; Askeri güç kullanmadan kontrolleri altına aldıkları manen işgal ettikleri devletler de çoktur.
Haçlı Seferleri
Bu yazıların her bölümünde, Haçlı işgallerindeki durum ve Hristiyan vahşetleri anlatılacaktır.Bu yazıyı hala FETÖ taraftarı olanlara ithaf ediyorum.
TC’nin Üniversite ve Hukuk başta olmak üzere, çok sahada temelini kuranların
Mustafa Kemal tarafından Türkiyeye getirtilen Nazi kaçağı Yahudi Bilim
adamları olduğunu biliyor mu idiniz ?
Bugünlerde Katolik Alemini yerinden oynatan bir haber çıktı. Papa’nın “Cehennemin olmadığını, Cehennemlik olanların ahirette yok olacaklarını” bir gazeteciye söylediği iddia ediliyordu.
Vatikan bunu derhal yalanladı. Fakat Bu olay, Vatikan tarihindeki başka olayları hatırlattı.
Kadınlar, Vatikan kaidelerine rağmen Papa olamadığı halde;
Vatikan tarhinde bir Kadın Papa bulunduğu hatırlandı:
ABD KURULUŞU
Tarih; 4 Temmuz 1776.. Amerika Kıtasında "Amerika Birleşik Devletleri" isminde bir devlet bağımsızlığını ilan etti.. Devlet Başkanı olarak; Savaşın Başkomutanı olarak görev yapan George Washington seçildi. Ancak, Güneylilerle yapılmakta olan savaş 1873 e kadar devam etti.
OSMANLI’NIN CEZAYİR VE FAS EYALETLERİ:
ABD, Deniz Ticaret Filosunu kurmakta geçikmedi. Ancak o tarihlerde; Açık Denizler Osmanlı İmparatorluğa bağlı Cezayir ve Fas eyaletlerinin kontrolünde idi. Bu eyaletleri idare edenlere DAYI deniyordu. Bunların izni olmadan bu sularda yolalmak imkanı yoktu. George Washington Başkanlığındaki bu Yeni Devletin gemilerine açık sularda Cezayirliler nefes aldırmıyordu. ABD gemileri yakalayıp, Cezayir, Fas limanlarına çekiliyorlardı.
BU durumu halletmek isteyen George Washington, Kongreden 1794’te güçlü gemiler yapılması için 750 bin dolara yakın bir bütçe ayırdı. Ancak, bu gemilerin yapılması konuyu halletmiyordu. Denizlerin Hakimleri ile anlaşma yapılması grerekiyordu.
ABD ‘NİN FAS İLE YAPTIĞI ANLAŞMA:
Sonradan (Suudi Arabistan Krallığı) ismini alan (Hicaz, Necit ve Mülhakatı)’nın 1929 da Melik Abdulaziz El-Suud idi. Emir El-Suud ile Türkiye Cumhuriyeti aralarında 3.Ağustos.1929 da imzalanan Muhadenet (Dostluk) Anlaşması; 15.Mayıs 1930 da TBMM de tasdik edilmiş, 1507 sayılı Kanunun 31.Mayıs.1930 tarihli Resmi Gazetede yayınlanması ile yürürlüğe girmişti.
Bu anlaşmanın 1. maddesinde; ” ..iki devlet arasında gayr-i kabili ihlal sulh ve samimi ve ebedi muhadenet (Dostluk) cari olacaktır.” denilmekte; 2. maddesinde karşılıklı siyasi temsilciler atanacağı belirtilmektedir.
Bu anlaşmanın uzun yıllardır Suudi Arabistan tarafından tatbik edilmeyen 3. maddesine göre; “taraflar, kendi arazisinda ikamet, seyahat, muamelat-i adliye hususlarında, kendi devlet tebalarından
dûn (aşağı) muamele tatbik etmemek hususunda mutabık kalmışlardır.” 12 yıl bulunduğum Suudi Arabistan’da bu konuda müsbet tek bir tatbikat görmedim.
Türk hariciyesinin, bu anlaşmayı tatbik etmeleri için Suudi yetkililere müracaatının da olduğunu sanmıyorum.
Bu kanunun metni:.
İsrail/ABD ortaklığının birinci hedefi olan İsrail Devleti 1948 de kuruldu. Bu Devletin en önemli özelliği, Milattan sonra kurulan ilk Yahudi Devleti olması idi.
M.Ö. İki binlerde İsrail oğulları yaşadıkları Mısır’da üçüncü sınıf insan muamelesi gördüler, orada tutsak kaldılar. Ta ki Hz.Musa’nın Firavun’un zulmüne karşı gelip onları kurtarmasına kadar. İsrailoğulları Mısır’dan kurtularak Ken’an iline (Ürdün’ün batısındaki Antik Filistin toprakları) ulaşarak kurtuldular, fakat bir devlet kuramadılar.
YAHUDİ DEVLETLERİ:
Şaul; on iki Yahudi kavmini birleştirip M.Ö. 1050’de İsrail Krallığı adında tarihte ilk defa bir Yahudi devleti kurdu.. Daha sonra Hz. Davut, Hz.Süleyman ve oğullarının idaresindeki Yahudi Devleti M.Ö. 722 ye kadar devam etti. Daha sonraları kurulan Haşmoniyam Krallığı (M.Ö.140-M.Ö.37) yüz yıl ayakta kaldı.
Böylece; M.Ö. 2000 yıl içinde Yahudilerin 567 yıl süren birkaç devleti oldu. 1948 yılına kadar bir daha Devlet kuramadılar.
M.Akif’i anlatmak zordur. Zira, O’nun yaşayışını ve düşüncelerini bilmek gerekir.
Bu sebepledir ki, çoğu kişinin sevmediği kişiler M.Akif’in Dostudur.
Bu konuda M.Akif’i en iyi anlayanlardan biri olan Yazar ve Gazeteci dostum M.Cemal Çiftcigüzeli’dir.
22 Ağustos 1969 Perşembe sabahında Mescid-i Aksa, radikal bir Hıristiyan olduğu belirtilen Denis Michael Rohan adlı saldırgan tarafından yakıldı.
“İmdat çığlıklarını duyduğumda Mescidi Aksa’ya yakındım. Yangın haberi bir anda her tarafa yayıldı. Her taraftan ‘mescit yanıyor… mescit yanıyor…’ nidaları yükselmeye başladı. Çok geçmeden insanlardan yüzlercesi, binlercesi kendi imkânlarıyla yangını su ve toprakla söndürmek için yollara düştü. İnsanlar tekbir ve tehlil eşliğinde ağlıyorlardı.”
Muzaffer DELİGÖZ - Eastern News Agency – ENA
ABD Başkanının KUDÜS’ü İsrail Devletinin Başkenti ilan etmesi üzerine gelişen olaylar sebebiyle; son İsrail Devleti’nin kuruluşu yanında, tarih boyunca kurulmuş Yahudi Devletlerini de inceledik.
Yahudilerin Hitler’den gördükleri zulmü unutan İsrail Devlet yöneticilerinin, Filistinlilere yaptıkları zulmü, ortaya koydukları devlet terörünü görünce; “Bunlar nasıl bir insan, kendilerine yapılan zulmü ne çabuk unuttular” demek zorunda kalıyoruz.
M. Ö. İki binlerde İsrail oğulları Mısır’da üçüncü sınıf insan muamelesi gördüler, orada tutsak kaldılar. Ta ki Musa’nın, onları Firavun’un zulmüne karşı gelip kurtulmalarına kadar. İsrailoğulları Ken’an iline ulaşarak kurtuldular, fakat bir devlet kuramadılar. (*)
(*) Kenan Ülkesi; Şeria Nehri’nin (Ürdün) batısındaki Antik Filistin topraklarına verilen isim. Bu bölge günümüzdeki İsrail, Filistin ve Lübnan toprakları ile Ürdün, Mısır ve Suriye’nin kıyı kesimlerini kapsamaktadır.
Said Nursi kendisinin Kürt ve Türk konusundaki fikirlerini 130 parça eserinin çeşitli yerlerinde belirtmiştir. Türkler hakkındaki fikirlerinden bazılarını eserlerinden aşağıya alıyorum.
Said Nursi’nin Türkler ve Devletle ilgili bazı yazıları:
Genel kurulda bugün, ABD’nin kararını geri çekmesi yönündeki tasarı oylandı.
Oylamada 128 ülke tasarıyı kabul etti, dokuz ülke reddetti, 35 ülke çekimser kaldı. Oylamaya 172 ülke katıldı.
Tasarıya ABD, İsrail, Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Micronezya, Nauru, Togo ve Palau ret oyu verdi.
MUZAFFER DELİGÖZ
Aslen Kastamonu’nun Araç İlçesine bağlı SARPUN köyündeniz. Dedem Trablus ve Yemen Cephesinde bulunmuş, Medine Muhafızı olarak görev yapmış olan rahmetli Hüseyin Deligöz’dür . Sol ayağının yarısını şarapnel almış götürmüş. Sağ kolunun arkası da boydan boya yarım kalmış.
Babaannem Döndü, hepimizin bildiği sıradan bir köy kadını. Fazla bilgisi ve özelliği yoksa da, ailesini çekip çeviren, her türlü meşakkati çeken O idi. Gidip gelinmeyen Yemen’e gönderdiği genç eşi’nin yokluğunu belli etmemek için olanca gücü ile çalıştığını yüzündeki kırışıklar ele veriyordu.Hepsine Allah rahmet Eylesin. Sizden de Onlara bir Fatiha rica ediyorum.
Necip Fazıl; dostunun-düşmanın ittifakı ile Türk Şiirinin son asırdaki en büyük şairidir. Bu sebepledir ki, edebiyat dünyasındaki unvanı (Sultan’üş Şuara=Şairlerin Sultanı) dır.
Necip Fazıl şiirde ne kadar ileri gitmiş olsa da; O’nun asıl yüceliği fikri ve manevi alemdeki devasa yapısındadır.
Rabbinin O’na verdiği nesir ve şiir gücü ile Şeyhinden aldığı manevi destek birleşmiş; tek başına mücadele eden bir “Dev bir Şahsiyet” oluşmuştur. Hayatının son 40 yılında Onun yalnız başına yaptığı mücadele bunu gösteriyor. Bu gün O’nun izinde gidenler kendisine “Üstad” derler.
(*) Gazeteci-Yazar, MTTB Basın-Yayın eski Müdürü, Milli Gazete'nin Kurucu Genel Yayın Müdürü,
ABD, şimdiye kadar diğer ülkelere gönderdiği askerlerin in öldürülmelerinden dolayı Amerikan halkından ağır tenkitler aldı. Hatta bu sebeple, OBAMA asker göndermeye hep karşı çıktı.
Ordu ve silah tüccarları ise; müdahale yaptırmak istediği zaman hem yönetimden izin alamıyor, hem halktan destek bulamıyordu.
SURİYE Savaşları, PANTAGON için bir kurtuluş sundu. Belki de bunu kendileri planladı.
Suriye olaylarında ve ilerdeki planlarda AMERİKANIN PARALI ASKERİ olabilecek, gerektiğinde ölecek, gerektiğinde tampon Kürt devletini kurup, ABD’nin bölgede bulma zorluğunda kaldığı hava ve kara gücü için üs olma imkanını sağlayacak bir ortak gerekli idi.
Böylece; hem PANTAGON/ISRAİL planlarına göre savaşacak, hem ABD Askeri gücüne itirazsız ÜS olmayı kabul edecek, ABD mi kuracakları devletin garantörü olmasını kabul edecek bir grup gerekiyordu.
Bu sağlanırsa, artık ABD Gençlerinin cenazeleri gelmeyeceğinden,yönetim ve halk yapılacak planlara mani olamayacaklardı.
Özgür Suriye Ordusu Türkiye ile ittifak yaptığı için ABD’ne yaramıyordu.
El-Nusra’nın ise, İslami Devlet taraftarı olduğundan ABD ile işbirliği yararlı olmayacaktı.
Sahada olan savaşçılardan PKK’yı kullanma sıkıntılı olacağından, PKK’nın aynısı olan ve Kürtlerden oluşan PYD’de ve O’nun Silahlı kanadı YPG, ABD’nin işine en yarayan grup olarak belirlendi. Böylece, yıllardır planlarda kalan Kürt devleti de kurulmuş olacaktı.
Bu işbirliğine ön düşman zaten hazırdı: IŞID..
CHP Genel Başkanı, "Tayyip Erdoğan istediği kadar kişiyi Yardımcı yapacak" diye tutturmuş bağırıyor. Bu konu yasa ile belirtilmemiş diyor. Kim demiş belirtilmemiş diye.. Bakanlıklar ve Yardımcılıkların nasıl atanacağına dair Anayasada hüküm var.
Dolayısıyle Erdoğan da Başkan olunca bu kanuna tabi ve size inat 20 yardımcı alabilir, unutmayın. Sonra o gün gelince bağırıp çağırmayın. İşte o hükümler:
Şu anda CHP, geçmişte yaptıklarını unutmuş, Cumhurbaşkanımızı hedefine almış, körü körüne gidiyor. İsmet İnönü Döneminde Cumhurbaşkanı Partili idi. Valiler, aynı zamanda CHP İL Başkanı ve Belediye Başkanı idiler. Bu husutaki bazı belgeleri sunuyorum.
Valilerin CHP İL Bşk+Belediye Başkanı olduğu dönem: 1933-1937
Otomobil Resmi:
Giresun Valisi Feyyaz Bosut’un Makam aracı 1937
CHP nin Haziran 1939’da yapılan V. Olağan Kurultay’da kabul edilen Tüzük Maddesi:
Hazırlayan: Muzaffer DELİGÖZ – Gazeteci/Yazar
GİRİŞ:
Bulunduğumuz günler Başkanlık Sistemi’nin yoğun konuşulduğu ve hararetle tartışıldığı TBMM gündemine gelmiş bir konu. Görülen o ki, bugüne kadar konuşanların bir kısmı Başkanlık sisteminden haberdar değil, diğer bir kısmı ise; sadece bazı unsurlarını ele alarak karşısındakileri iknaya çalışıyor. Konuşmanın bundan sonra olması gerekiyor. Zira, getirilmek istenen sistem ortaya kondu.
Bir TV programında, Sayın Kılıçdaroğlu “ABD’deki gibi bir Başkanlık Sistemi getiriyorsanız buyrun” diyerek Amerikan tipi Başkanlığa “evet” dedi..
Buna karşı Başbakan:”Siz ABD Tipi Başkanlık diyorsanız biz ona da varız, buyrun gelin, bu işi gündemden kaldıralım. Biz Türk tipi istiyoruz ama ABD tipi de olsun. Bu fırsatı millet adına kaçırmamasını bekliyoruz” cevabını verdi.
Bu cevabı beklemeyen CHP Genel Başkanı bu defa, “ Sayın Binali Yıldırım’a iki soru soruyorum. Bir Türkiye’de eyalet sistemini kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz? İki ABD’de her eyaletin ayrı parlamentosu, kanunu var. Bunu kabul ediyor musun, etmiyor musun? Önce çık bunları anlat. Bize sorarsan biz kabul etmiyoruz. Biz atalarımızın kurduğu, geliştirdiği Parlamenter Sistemi savunuyoruz. Hodri meydan dedi, hodri meydan diyorum. Çık cevap ver.” Diyerek ilk sözünden dönmüş oldu..
Biz önce Başkanlık sistemini anlatmak sonra da Getirilmek istenen konusunda yazmak istiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri, suçluların geri verilmesinin yeniden düzenlenmesi ve ceza işlerinde karşılıklı yardım ilkelerinin saptanması yolu ile suçların önlenmesinde daha etkin bir işbirliği sağlamak isteği ile aralarında bir “Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza işlerinde Karşılıklı Yardım Antlaşması” bağıtlamayı kararlaştırmışlar ve bu amaçla Yetkili Temsilcileri olarak:
Türkiye Cumhurbaşkanı: Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Genel Müdürü Haylideniz DÎVANLIOĞLU’nu,
Amerika Birleşik Devletleri:Büyükelçisi BayRonaldLSPlERS’ı atamışlardır.
Bu Temsilciler, usulüne uygun ve geçerli yetki belgelerinin karşılıklı değişiminden sonra, aşağıdaki maddeler üzerinde anlaşmışlardır
Herkesin ağzında Lozan Anlaşması geziyor. Konuşanlardan ne kadarının Lozan anlaşmasının tamamını okuduğunu bilmiyoruz. Konuşurken madde de söylemiyorlar.
Bu noksanlığı gidermek üzere Lozan Anlaşmasının tam metnini aşağıda sunuyorum.
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=117548
Bu noksanlığı gidermek üzere Lozan Anlaşmasının tam metnini aşağıda sunuyorum.
Lozan Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta imzalanmış barış antlaşması.
1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı’nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamamlanmıştı. Almanya’ya 28 Haziran 1919’da Versailles’da, Bulgaristan’a 27 Kasım 1919’da Neully’de, Avusturya’ya 10 Eylül 1919’da Saint-Germain Antlaşması’da, Macaristan’a da 4 Haziran 1920’de Trianon’da anlaşmalar imzalatılmış ancak hesaplaşılmayan tek mağlup Osmanlı İmparatorluğu kalmış, 10 Ağustos 1920’de Sevr’de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris’in banliyösü Sevres’de anlaşmayı imzaladılar. Ankara’da TBMM’nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara İstiklâl Mahkemesinin 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa’yı idama mahkûm etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr’i hiçbir ülkenin meclislerinde onaylamaması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı. Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu’daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr Antlaşması hiçbir zaman uygulanamadı. Buna karşın, İzmir’in Kurtuluşu ile Lozan Antlaşması’na giden süreçte İngiltere içinde 2 uçak gemisinin de bulunduğu donanmayı[1] İstanbul’a göndermiştir. Aynı süreçte ABD de 13 yeni savaş gemisini[2] Türkiye sularına göndermiştir. Ayrıca Amiral Bristol komutasındaki USS Scorpion gemisinin, istihbarat görevi de yapmak suretiyle 1908-1923 arası sürekli olarak İstanbul’da bulunduğu biliniyor.
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=117548
Lozan Anlaşması yanında Yunanistan ve Bulgaristanla olan sınırlar, adalar azınlıklar konusunda 2 adet daha anlaşma yapılmiştir ki, Bunları aşağıda veriyoruz.
Lozan Sulh Muahedesinin tam Metni:
[1] Anayasa: Madde 148/1 – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Hazırlayan: Muzaffer DELİGÖZ – Gazeteci/Yazar
Siyasetçilerimiz bir süredir KHK =Kanun Hükmünde Kararnameler ve bunların Anayasa Mahkemesince incelenip, incelenemeyeceği konusu tartışıyor. CHP, Cuma günü Anayasa Mahkemesine iptal talebini yaptı..
Başbakan, Perşembe günü CHP Lideri Kılıçtaroğlu ile 1,5 saat süren bir görüşme yaptı. MHP’nin görüşünü Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın; “Anayasa’nın 148/1. maddesindeki düzenleme ile OHAL döneminde çıkarılan KHK’lara karşı iptal davası açılamayacağı”([1]) şeklinde söyledi.
Bilindiği gibi Başbakan daha önce, 1.Ağustos.2016 da Kılıçtaroğlu ve Bahçeli ile bu konuda ayrı ayrı görüşme yaparak, KHK’ların detayları hakkında parti liderlerini bilgilendirmişti.
Okuyucularımızı gündem hakkında bilgilendirmek ve bu güne kadar Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarına dikkatlerini çekmek için bu küçük çalışmayı hazırladık. Umarım faydalı olur.
Tarihte iki türlü Haçlı işgalleri görülüyor.
Birincisi; 11-13. yüzyıllar arasında Hıristiyanların İslam alemine veya halkını Hristiyanlaştırmak istedikleri yerlere yaptıkları askeri seferlerdir.
İkincisi; 19 ve 20. Yüzyılda Hristiyan devletlerin Müslüman ülkeleri, çeşitli sebepler göstererek askeri güçle işgal etmeleridir. Buna örnek olarak Irak’ı gösterebiliriz. Ayrıca; Askeri güç kullanmadan kontrolleri altına aldıkları manen işgal ettikleri devletler de çoktur.
Haçlı Seferleri
Bu yazıların her bölümünde, Haçlı işgallerindeki durum ve Hristiyan vahşetleri anlatılacaktır.Bu yazıyı hala Fetö taraftarı olanlara ithaf ediyorum.
Otomobil Resmi: Giresun Valisi Feyyaz Bosut’un Makam aracı 1937